Uzunca bir aradan sonra tekrar herkese merhaba.
6 yıl aradan sonra, yaklaşık 1 sene önce hobiye tekrar
merhaba demiştim. Bu süre zarfında yazmaya fırsat bulamadım dersem yalan
olur. Pandemi döneminde fırsat her zaman vardı. Ancak ben sizlere aktarabileceğim
yeni malzemeler olmadan yazmak istemedim. Çünkü öncesinde anlatacağım her şey
aslında bu blog’ta kitap kısmında yazdıklarımdan çok da farklı şeyler değildi. Tekrara
girmek istemiyordum. Biraz da kitap kısmını çok gölgelemek istemedim. Fakat geçen süre zarfında herkesin işine yarayacak şeyler birikmeye başladı. Onlardan bahsetmek faydalı olabilir düşüncesi ile tekrar yazmaya karar verdim.
Ancak onlara geçmeden önce bu yazımda son 1 senedeki
yolcuğum ve hobinin beni getirdiği son noktayı anlatmak istiyorum.
Takip edenler hatırlayacaktır; 2014 senesinde insanın içini sürekli
kemiren bir iştah eşliğinde, hep geçici tatminlerle yaşamaya başlamıştım. Eve
gelen giden cihazın haddi hesabı toktu. Sistemde 52 değişik tipte tweak
malzemesi kullanıyordum. Bir ekipman değiştiğinde tüm tweak denklemi de
değişmek durumunda kalıyordu. Yaptığım ve geliştirdiğim her şeye kulağım çok
kısa sürede alışıyor ve hep daha yukarıyı arzuluyordu. O kadar emek, zaman, masraf
sonrası hep bir arayışta olmak beni çok yormuştu. Radikal bir karar ile hobiyi
tamamen bırakmaya karar verdim. Elimde ne varsa iğneden ipliğe kadar hepsini
sattım ve parasına da hatırı sayılabilir bir model araba aldım. Çünkü
biliyordum ki, bu hastalık seviyesinde bir tutkuydu ve elimde kalacak herhangi
bir ekipman beni tekrar bu tutkunun içine kolaylıkla çekebilirdi.
Bu hobi ile uğraşan arkadaşlarıma tavsiyem, bu noktaya
gelmemek için hep kontrollü olmaları. Bu hobide kabul edilmesi gereken ilk şey;
“Her zaman iyinin daha iyisi vardır. Elindeki İYİ senin
hiend’indir ve onunla yetinmeyi, mutlu olmayı bilmek gerekir”
Eğer bunu başarabiliyorsanız, çok kıymetli bir hobiniz var
demektir. Keyifle yaşayın…
Ben bunu başaramadığım için hobiyi bir daha dönmemek üzere
bıraktım. Ya da bıraktığımı sanmışım…
Yaklaşık 6 sene boyunca Denon 3805 AVR, Tannoy MX1 raf tipi
minik bir hoparlör, Kef center ve surround takımı, JBL subwofer ile yaşadım.
Kaynak cihazım yoktu diyebilirim. Logitech’in bluetooh adaptörü ile cep
telefonundan amfiye müzik gönderebiliyordum sadece. Sistemin karşısına 1 kere
bile oturup müzik dinleme pozisyonuna girmedim. Yan koltukta otururken ya da
yatarken, fonda çalan 5 kanallı, en standart ses kalitesinde bir müzik hayal edin. Böyle geçti günlerim. Bu süre
zarfında ne forumlara, ne ilanlara ne de bu blog’a dönüp baktım.
Taa ki bir gün bir Anthem AVR ilanına rastlayana kadar… (Ona da başka bir dostum sevgili İlker Kınacı için bakmıştım. Elindeki Anthem AVR i upgrade etmek istiyordu. Onun için araştırırken, o vazgeçince alet bana nasip oldu. Herşey tekrar birden böyle başlayıverdi. 🤗 ) Aslında amacım geçmişte de ses kalitesine aşina olduğum için Denon3805 AVR’mi onunla değiştirip öylece kalmaktı.
Öyle olmadı tabii…
Anthem AVR hayatıma girdikten sonra onun ayarlarını yaparken
başladı kıpırtılar. Seste ciddi bir gelişmeyi ŞAK! diye hissedince, “acaba
giriş seviyesi bir pikap alsam ve canım çektikçe dinlesem nasıl olur. “ dedim.
Zaten pikap dünyasına hobi ile uğraşırken girmek istemiştim ama bir türlü sıra
gelmemişti. Bu da içimde kalmasın diyerek sıfır Elipson Omega 100 RIAA
pikap alıverdim.(Artık burada kalırım, kıpırdamam diye düşünerek senelerdir ilk defa sıfır bir ürün almıştım.) 1 ay sürekli plak aldım, dinlemek keyif veriyordu başlarda. Dinlediğim
hoparlör Tannoy MX1’di. Bu hoparlör zamanında 50 TL’e peynir ekmek gibi satılan,
forumlarda surround olarak herkese önerilen minik bir raf tipi hoparlördü. Ama
buna rağmen keyifliydi diyebilirim.
Sonra bir gün o kritik hareketi yapıp, İzmir’deki can kardeşim Engin Badem’i aradım. Seneler önce kısa bir süre kendim de severek kullandığım ve sonra ona gönderdiğim Focal 907 (25.yıl özel seri) hoparlörleri istedim. Özel bir hoparlördü, son hareketim bu olur, senelerce onu dinlerim diye düşünüyordum. Ne bileyim kendimden o kadar geçirteceğini... 😊
Engin kardeşimin kullanmadığını ve depoya kaldırdığını biliyordum. Kendi elleri ile getirdi evime kardeşim. ❤ Sisteme onu eklediğimde çözünürlüğün ve sahnenin ciddi oranda geliştiğini yine ŞAK! diye görüvermiştim. Hoparlör kendini salondan tamamen kaybediyordu. Oluşan sahne içimi kıpırdatmıştı.
Kısaca çok kısa sürede basit de olsa bir setup kuruvermiş ve o girdaba tekrar dalıvermiştim.
-Focal 907 Be hoparlör
-Anthem AVR (müzik performansı iyidir)
-Elipson Omega 100 RIAA pikap
“Sisteminizin seviyesinin daha altında bir pikap sizi tatmin
etmeyebilir. Pikap ritüelini seviyorsanız ve ilginiz varsa üst modelleri
hedeflemenizi öneririm.”
Pikabı olaylı ve içimi acıtan bir şekilde elimden çıkardım.
Bunu bu blog’ta daha önce anlatmıştım.
Devamında artık kaynak cihaz olarak ne kullanacağımı
düşünürken, sevgili dostum Aytekin Erçin bana Raspberry Pi3 network player hediye ediverdi.Bu alet bilgisayar tabanlı kartların modüler olarak bir kutuda birlestirilmesi ile oluşmuş basit ama hifi ses kalitesi parasının çok üstünde bir network playerdır. Aytekin bey ayrıca yanına 1 adet powerbank, 1 adet güç kablosu, 1
sinyal kablosu da alarak gelmişti. “Al bunlar da bende kenarda duruyor, bir şeyler
alana kadar idare eder.” diyerek bırakıp gitti. ❤
Artık müziğimi yine sistemin karşısına oturarak, pozisyon alıp dinlemeye başlamıştım. Eskisi gibi düzenli müzik dinleme seanslarım oluyordu. Arada duvarıma akustik paneller takmıştım. Elimde hiç tweak malzemesi ve kablo olmadığı için sistem ne verirse kabul edip dinliyordum. Seneler önce iğneden ipliğe kadar elimde ne varsa satmış olmanın pişmanlığını biraz biraz duymaya başlamıştım. Ama bu hobide kulak daha önce duyduğu iyiyi ASLA unutmuyor. Yani sizin çıtanız hep o seviyede kalıyor.
Benim kulaklar da unutmamış… 😏
Ne yaparsam ve neyi kullanırsam sesi o çıtaya getirebileceğimi
çok iyi biliyordum ama bir karar vermek lazımdı. Ya yetinecektim ya da daha
ileri adımlar atacaktım. Geçmişi düşünerek kontrolü olmam gerektiğini, elimdeki
ile yetinmem gerektiğini kendime aşılamaya çalışıyordum. Ben bunların hesabını
yaparken devamında aşağıda anlatacağım gelişmeler oldu.
Şimdi anlatacağım kısım ise bir tutkunun insanı nasıl hesapsızca
ve kontrolsüzce içine çektiğine açık bir örnektir. Ve farkında olmasak da bu
tutkuya nasıl esir yaşadığımızın…
Bir gece kadim dostum Serkan Emsal ile yazışırken bana bir Focal
Micro Utopia ilanını gösterdi. İkimiz de iç geçirdik. Aynı kişinin elinde
Mastersound Compact 845 amfi olduğunu da görünce sohbetimiz bu ikisinin mükemmel
uyum sağlayacağı üzerine gelişti. Sonra nasıl oldu bilmiyorum, Serkan “elindeki
Focal 907’i takas önersene bakalım ne diyecek.” dedi. Ben de yaptım. Bir de
baktım çok güzel bir fark ile ben birden anlaşıvermişim ! 😊
Ancak şöyle bir şey vardı, alet Avrupa yakasında Beylikdüzü’ndeydi, ben Anadolu
yakasında Bostancı’daydım. Gidiş geliş kabaca 80 km. Arabamı sattığım için gidiş
geliş beni düşündürürken, sevgili Serkan “ulaşım benden” deyiverdi… 2 gün
sonrası Pazar günü için planlar yapıldı.
Pazar günü sabah yola çıktığımızda amacımız hoparlör değişimi
idi. Serkan Avrupa yakasındaki evinden kalkıp beni almaya geldi. Benim Focal
907’leri yükledik arabaya, Beylikdüzü’ne geldik. Geldiğimiz ev bu aletlerin
satışını yapan bir arkadaşın eviydi. Bir çok hoparlör ve amfi bulunuyordu
salonda. Biz Micro Utopia’ları denemek için amfi olarak Mastersound Compact 845’e
bağlamasını istedik.
İstemez olaydık…😐
Daha sesi vermesinin 5. sn’sinde Serkan ve ben gözlerimiz
faltaşı açılmış olarak göz göze geldik. Şimşekler çakıyordu ikimizin gözlerinde
de. Serkan arkadaştan bir su istedi. O mutfağa gittiğinde de “Oğlum bu amfiyi
de almalıyız!!! Ne yapıp edip
almalıyız!!! Anthem’i takasa öner hemen ! Bu ses, bu uyum kaçmaz! ” diye sıralamaya
başladı. “Ya arkadaş nasıl, mümkün değil !” dedim ama dinletemedim. “Sen sus”
deyip benim yerime hemen oracıkta takas pazarlığı yapıverdi veee anlaşıverdik!
Aman Allah’ım!
Yani hoparlör takası için geldiğimiz yerden hesapsız kitapsız bir de amfi alıvermiştik ani bir kararla! Peki
nasıl olacaktı taşıma planı ?
-Önce aldığımız Micro Utopia hoparlörü eve götürecektik. (40
km gelmiştik – 40 km dönüş yapacaktık.)
-Evden Anthem AVR’i alıp Beylikdüzü’ne getirecektik. (40
km.)
-Beylikdüzü’nden Mastersound amfiyi alıp eve getirecektik. (40
km.)
Toplamda bu operasyon bize 160 km. ve tüm pazar gününe mal
olacaktı. Ama işte dedim ya bu tutkuya sahip insanlar için bunlar aslında çok keyifli
anlar. Arabada amfiyi almış dönerkenki halimizi ve keyfimizi bir görmeliydiniz.
😊 (Sevgili dostum Serkan'ın Avrupa yakasındakı evine o gün gidiş-dönüş için extra 60 km daha yol yaptığını da düsünürseniz, bu hobideki dostlukların ne boyutta olduğunu anlayabilirsiniz. Minnettarım. ❤ )
Artık sistem şu ana ekipmanlardan oluşuyordu:
-Focal Micro Utopia Be hoparlör
-Mastersound Compact 845 lambalı amfi
-Raspberry Pi3 network player
Mobil için video linki: https://youtu.be/1x_76eGewaA
Çok uyumlu ve keyifli bir setuptı. Tabii Beylikdüzünde duyduğumuz gibi gözlerimizi fal taşı gibi açtırarak çalmıyordu. Çünkü oradaki kaynak ve kablolar benimkiler ile kıyas bile kabul etmezdi. Bu setup’ı 500 TL segmentinde Raspberry pi3 ile sürmek zaten pranganın en büyüğü idi. Kaldı ki kablolarım zaten genel olarak no name idi. Yavaş yavaş kaynak ve kablo araştırmalarım başladı.
Ancak bir karar vermeliydim. Kaynak olarak hangi yoldan
ilerlemeliydim. Pikap kulvarı bana göre değildi, bunu deneyerek anlamıştım. CD player kulvarına aşinaydım
ama tüm arşivimi seneler önce dağıtmıştım ve tekrar toplamak çok zor geliyordu ve artık CD'lerin dönemi kapanıyordu. Yatırım yapmak ne derece mantıklı olacaktı. Gelecek digital müzikteydi. Peki digital
müzik kulvarında ses kalitesi ne durumdaydı acaba ?! Son 6 senede hangi noktaya gelmişti.
Son birkaç ay içinde sevgili dostum Aytekin Erçin’in evinde
Chord Qutest DAC ve Auralic Aries Femto streamer ile digital müzik performansına şahit olmuştum bir çok
kere. Oradaki dinletilerimde gördüm ki digital müzik bıraktığım noktadan çok
çok ilerilere gitmişti. Ve Tidal, Qobuz, Roon gibi müzik stream platformları sayesinde MQA formatı ve
HiRes çözünürlüğünde parçalara ulaşmak artık çok kolaydı. Milyonlarca parça
parmaklarınızın altındaydı. Müzik performansı olarak flac parçalardan da çok bir
farkı kalmamıştı. Ayrıca elimde hatırı sayılır bir Flac müzik arşivi de vardı.
Yeni kulvarımı çiziverdim: Kaynak cihazlarım digital müzik üzerine
olacaktı.
Yukarıda da belirttim ya; bu hobide iyinin iyisi her zaman
vardır. Ya ben bir araştırma maratonuna başlayacaktım. Ancak bunu yapsam bile
teorik kalacaktı, pandemi patladığı için
gidip dinlemek pek mümkün olmayacaktı. Ya da dinleyip uyumunu gördüğüm bildiğim bir
setup ile devam edecektim. Bir yerden başlamalıydım. Kararımı verdim. Aytekin beydeki Chord
Qutest DAC ve Auralic Aries Femto için aylarca sahibinden.com’da pusuya yattım.
Ben tüm cihazlarımı 2.el almayı tercih ediyorum. Çünkü biliyorum ki onları bir
gün mutlaka satacağım. Sadece pikap olayımda sıfır cihaz almış ve satarken alıcı
firmanın katakullisi ile kabul ettiğim zararin üstüne extra bir zarar daha etmiştim. (Olayın şekli ve karşı tarafın kötü niyeti canımı çok acıttığı için her yerde fırsat gelince anlatıyorum ve anlatmaya da devam
edeceğim.👎)
Günün birinde sahibinden.com’da Chord Qutest DAC ilanı
gördüm. İlan aynı gün sabah verilmişti. Hemen talip oldum, anlaştık ve ertesi
gün almaya gittim. Eve getirip Rapberry Pi3’ün DAC kartını bypass edip
bağladığımda ortaya çıkan müzikalite farkı mutlu etti. Ama öyle gözleri fal
taşı gibi açtırma durumu vardı dersem yalan olur. Buna Rapberry Pi3’ün streamer katının zayıf halka olarak kalmasını sebep olarak kabullenmiştim. Artık streamer’ı
değiştirmek farz gibi bir şeydi. Ama 2.elde Auralic Aries Femto ilanı
çıkmıyordu ki…
Ben Chord Qutest DAC ile denemeler yaptığım dönemde, bir sabah uyanıp sistemi açtığımda gain’in %70
civarında azaldığını ve sesi açtığımda da bozulmalar olduğunu gördüm. Yaptığım
kontroller sorunun DAC’ta olduğunu gösteriyordu. Hemen ürünün Türkiye
distrübütörü Can Hifi ile iletişime geçtim. Amacım sadece tamirat konusunda ücreti
ile yardım almaktı. Ancak onlar bu hobinin güzel tarafını en güzel örneği ile
gösterdiler. ❤ İngiltere Chord firması ile yazışarak, Dac’ın tüm iç aksamını
ücretsiz olarak değiştirdiler. (Bunun detaylarını bu blogta ayrı bir yazımda
anlatmıştım.) Kısaca bir kaç ay sonra kasa dışında her şey yenilenmiş olarak
DAC’ım eve geldi.
İngiltere’den DAC kartını beklediğim birkaç aylık dönemde,
bir gün Auralic Aries Femto ilanı görüverdim internette. Hemen iletişime geçtim
ve ertesi gün kurye göndererek almış eve getirtmiştim bile. Aleti
bağlayabilecek bir DAC’ım olmadığı için birkaç ay o bana baktı ben ona… DAC'ı yerleştireceğim platformu bile hazır etmiş, asker yolu gözler gibi bekliyordum. 😇
-Speaker kablosu: Önce VDH revolution denedim. Sonra QED
Silver Spiral hoparlör kablosu aldım. En sonunda da Ansuz Speakz hoparlör
kablosunda karar kıldım
-RCA kablosu: Mundorf silver gold tellerden RCA kablosu
yaptırdım.
-USB kablosu: Mundorf silver gold tellerden USB kablosu
yaptırdım.
-Power kabloları: Önce kitsune kalın damarlı bakır power
kabloları geldi eve. Bir süre sonra elimdeki fazla speaker kablosundan, VDH revolution bakır/gümüş tellerden
yaptırdığım power kablolarını kullandım. En son Lapp Ölflex ‘in 2 farklı
modelde ince saçaklı bakır kablosunu kullanıyorum.
-Powerbank kablosu: Mundorf silver gold tellerden yaptırdım.
-Ethernet kablosu: Önce Audioquest in bir giriş modelini kullandım. Sonradan Supra Cat8 kablosunda karar kıldım.
-Fiber dönüştürücü: TP-link’in 2 adet fiber dönüştürücüsünü
alıp, internet sinyalini bakır kablodan önce optiğe sonra tekrar bakır kabloya taşıdım. Amaç bakır kablo ile şebekeden gelen RF ve EMI gürültüsünü filtrelemekti.
-Gigabit switcher: Fiber dönüştürücüden çıkan internet
sinyalini TP-link’in bir modeli ile streamer’a taşıdım.
-Network ekipmanları için LPS (Linear Power Supply): Mersin’de
Umut kardeşime el emeği, 4 çıkışlı bir LPS yaptırdım. ❤ Modem, Tp-link switcher,
2 adet tp-link fiber dönüştürücüyü bu LPS’e bağladım. Amaç bu 4 cihaza elektrik şebekesinden gelen elektriği bu kutuda kontrol altına alıp, en stabil halde cihazlara vererek performanslarını artırmaktı. Arka plan sessizliğine büyük katkısı oldu.
-Digital Müzik Stream kaynak platformu: Önce Tidal üyeliği yaptım, sonra Qobuz'u duyunca Tidal'in esamesi bile okunmaz duruma geldi. Anında Tidal aboneliğini bitirdim. (MQA tam bir fiyasko. Buna ayrı bir yazımda değineceğim.) Qobuz ve HDD flac ile devam ediyorum.
Ve en sonunda DAC’ım da sisteme katıldığında yukarıda yazdığım kablo ve yan ekipmanlarla birlikte sistemim artık şu ana parçalardan oluşuyordu:
-Hoparlör : Focal Micro Utopia Be
-Amfi: Mastersound Compact 845 lambalı
-DAC : Chord Qutest
-Streamer : Auralic Aries Femto
Bu sistemin artık güzel bir sehpaya ihtiyacı vardı. Bunu hazır almak istemedim. Biraz hifi bilgim, biraz inovatif düşünce ile kendimce bir tasarım yaptım ve bunu uyguladım. (Buna ayrıca bir yazımda değineceğim)
Sonunda aşağıda videosunu göreceğiniz bu sistem ortaya çıktı.
Mobil için video linki: https://youtu.be/0EuS15AME4c
Bu dönem içerisinde DIY malzemelerle yaptığım bazı etkili tweak denemelerim oldu.
-Yukarıda bahsettiğim gibi DIY tasarım bir sehpa yaptım.
-DIY çoklayıcı priz yaptırdım.
-DIY kablo kaldıracı yaptım.
-Cihazların koyulacağı bazı platformlar tasarladım.
-Vs vs…
Bunların detaylarını sizlerle başka yazılarımda ayrıca paylaşmak
istiyorum. Ancak görmek isterseniz Youtube ve Instagramda “Tweakhane”
hesaplarımı ziyaret edebilirsiniz.
Müzikle kalın. Sevgiler… 😊
Edit : Bu arada şöyle bir soru gelebilir. " Bu blogta o kadar elektrik çok önemli dedin durdun, yukarıda bu konuda tek kelime yazmamışsın." Haklısınız ama bende elektrik aksiyonları zaten hazır yapılmış durumdaydı senelerdir. Yani elektrik hattı ayrılmış, odyofil priz ve kapı sigortası takılmış durumda, mevcut TV ve diger ekipmanları kullaniyordum yıllardır zaten. Kısaca elektrik hala çok çok önemli. Karşılaşmaya 1-0 önde baslatır. 😉
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.