Hiç giriş cümlesi aramadan doğrudan konuya gireceğim.
Bu hobideki amacınız nedir ?
Müzik dinlemek mi ? Cihaz koleksiyonu mu ? Ego tatmini mi ? Çok para harcayabileceğinizi göstermek mi ? Saygı kazanmak mı ? Para kazanmak mı? Bilgiçlik taslamak mı? Dostlar, arkadaşlar kazanmak mı ? Kaliteli zaman geçirmek mi? Yardımlaşmak mı? vs vs...
Bunların hepsi olabilir ya da başka bir neden bile olabilir. Ne olduğu ile ilgilenmiyorum. Yani kimin hangi amaçla hobide bulunduğu önemli değil. Sebep ne olursa olsun kök neden sadece ve sadece mutlu olmaktır. İnsan sadece mutlu olmak için bu kadar zaman, emek ve para harcayabilir.
Ancak burada önemli bir nokta daha var.
İnsanların birbirine saygı göstermesi bana göre bu hobideki olmazsa olmaz tek kırmızı çizgidir. Seneler önce bu hobiye ara verirken, insanların bu sınırı kolaylıkla aşabildiklerini görmem de karar vermemdeki etkenler arasındaydı. Benim bilgim seninkinden üstündür, benim cihazlarım en iyisidir, benim sistemim seninkini döver tarzından çocukça kavgalar hala her forumda yapılıyor.
Binlerce pencereli büyük ve çok katlı bir apartman düşünün. Herkes kendi penceresinden manzaraya bakıyor. Kimi zemin kattan, kimi terastan. 50. kattaki ufukta güneşin batışına hakimdir sadece. Orta katlara indiğinde ormanı hissetmeye başlarsın, zemin katta ise artık doğanın sesi seninle birliktedir. Her katın manzarasının ayrı bir güzelliği vardır. Herkes kendi penceresinden gördüğünü anlatsa, dinleyenler baktıkları büyük resmin eşsizliğini daha net kavrayabilecekken, anlamsız bir "senin manzaran, benim manzaram" tartışmasına dönebilmektedir konu bazı zamanlarda.
Bu hobide sohbetlerde çok sık söylenen bir laflar vardır: "Hifi'de 2x2=4 etmez." ; "Hifi'de tek doğru yoktur."
Ancak ne hikmetse tartışmalarda bu laflar hatırlanmaz olur. İnsanlar mutlu olmak için yaptıkları bir hobide birbirini kırıp tam tersine mutsuz olurlar. İşin daha da kötüsü yaptıklarının ne kadar abes olduğunun farkında bile olmazlar.
Benim bu hobideki mutluluk kaynaklarım nedir peki ? Önem derecesine göre yazıyorum.
-Müstesna bir konuda zaman geçirme hazzı (Hifi ve Tweak dünyası)
Son 2 madde bu hobiye ilk başladığım yıllarda yegane ve tek maddelerimdi dersem, sanırım mutluluk kaynaklarımın ne derece değiştiğini anlatmış olacağım. Hatta sistemi yükseltme hazzı müzik dinlemenin de çok önündeydi. O yıllarda ne olursa olsun sadece sistemi yükseltmekti hedef. Bunu yaparken de ağırlıklı olarak ses dinlerdim. Ama özünde amaç yine mutlu olmaktı.
Aynen bugünkü gibi.
Dolayısı ile bu hobiyi görünürde ne için yaparsak yapalım, işin özü sadece mutlu olmaya dokunduğuna göre, bunu başkasının manzarasını kapatmadan yapalım. Tam tersine o manzarayı güzelleştirmek, katkı sağlamak bizi daha da mutlu edecektir.
Elektriğin HIFI sistemlerdeki öneminden daha önce bahsetmiştik. Bir HIFI sistemde elektrikle çalışan bir çok cihaz bulunur. Cihazlara elektriği stabil ve saf halde ulaştırabilmek, bu cihazlardan alınacak performansı da belirleyen önemli bir faktördür. Bunun için bir çok power kablo kullanırız. Bu power kabloların elektriği alacağı kaynak ekipman ise grup prizdir.
Grup prizler bulunduğunuz mekanın elektrik şebekesi ile (yani duvardaki priz ile) cihazlarınız arasında bir köprü vazifesi görür. Dolayısı ile bu köprüde bir kayıp olmaması önemlidir. Markalı, HIFI standartlarında iyi bir grup priz satın almak buradaki en basit ve sağlam çözümdür. Ancak maliyetlidir.
Bu sebeple kendi grup prizimizi yapmak alternatif çözümlerden biridir.
Peki iyi bir grup prizde dikkat edilecek hususlar nelerdir. Madde madde anlatmaya çalışayım. Çünkü kendi grup prizimizi yaparken bu prensiplere mümkün olduğunca uymaya çalışacağız.
1.Grup prizin en önemli parçası içinde kullanılacak priz modülleridir. Bu prizlerin iç yapısında iletkenlik açısından kaliteli malzemeler bulunmalıdır. En az saf bakırdan yapılmış malzemeler tercih edilmelidir.
2.Aynı şekilde yalıtkanlık da güvenlik açısından çok önemlidir. Çok fazla yüke maruz kaldığında eriyen plastik kaplamalar yerine mümkünse seramik ya da kaliteli sert, ısıyı dayanıklı kaplamaları bulunan modeller tercih edilmelidir.
3.Grup prizin dış kasası alüminyum tercih edilmelidir. Çünkü titreşim her cihaz üzerinde olduğu gibi bu ekipmanda da istenmeyen bir faktördür. Tabii markalı bir takım üreticiler çok daha profesyonel çözümler üretmiş olabilirler. Ancak biz kendi çözümümüzü ucuza mal etmek istiyorsak buna dikkat etmeliyiz.
4.Grup prizin içinde kullanılacak olan priz modüllerini birbirine bağlayacak olan kablo için yine kaliteli elektrik kabloları kullanılmalıdır. Bakır ya da gümüş tercih edilebilir. Tabii burada kalınlık önemli çünkü çok kalın bir kablonun içeride priz modüllerinin yerleşimine engel olacağı unutulmamalıdır. (Bu konuda montajı yapacak olan elektrikçinizden öneri alabilirsiniz.)
5.Grup prizi duvardaki prize bağlayacak olan ana kablo ise özünde bir power kablodur aslında. Bütçenize göre alacağınız bir power kablonun dişi ucunu sökerek, grup prize lehimletmeniz işinizi görecektir. Ya da grup prizinize dişi ucun gireceği bir IEC taktırmanız da mümkündür. Ben maliyeti azaltmak için doğrudan lehimletmeyi tercih ettim. Çünkü her parça gibi IEC'nin de kalitesi önemlidir. Kaliteli bir IEC maliyeti artıracaktır.
6.Bir önceki maddede duvara takılacak olan power kabloyu hazır alabileceğinizi belirtmiştim. Ama kendiniz bütçenize göre kablo ve erkek shukoyu ayrı ayrı alıp bu kısmı daha ucuza getirebilirsiniz. Tabii yine belli bir kalite standardı üzerinde olmasını hatırlatmama gerek yok. Yani ana kablo olarak buzdolabı kablosu tadında bir elektrikçi kablosu alıp takabilirsiniz, iş görür ancak bu anlatmaya çalıştığımız HIFI standartlarında olmayacaktır.
İşte bu prensiplerle yapacağımız bir grup priz, alacağımız markalı bir grup prizden fersah fersah aşağıda olmayacaktır.
Ben kendi grup prizimi yaptırırken araştırmalarım sonucunda aşağıdaki malzemelere ulaştım. Başka malzemeler de tercih edilebilir tabii ama bunlar benim kolaylıkla ulaşabildiğim ve yukarıdaki prensiplere uyan malzemelerdi.
Priz modülü: Legrand marka priz modülleri (gittigidiyor'dan)
Yaptığım araştırmada Legrand'ın priz modüllerinin yukarıda tariflediğim standartlarda imal edilmiş olduğunu gördüm. Bir çok serisi bulunuyor. Ben Armada 077213 serisini kullandım.
Bu markayı tercih etmemin özel bir anlamı yok. Alternatifi çok fazla olmayan ve uzaktan erişebileceğim bir üründü. Kaçlı olması gerektiğine siz ihtiyacınıza göre karar verebilirsiniz. Örneğin ben 8 girişli grup priz yaptırmak için 16 modüllü priz bloğu almıştım. Çünkü 16 modüllü kasa içine 45X45 mm. boyutunda 8 adet priz modülü sığabiliyor.
İç kablolama: Burada önünüzde çok seçenek var. Buna kendiniz karar verin. Kaliteli hifi markalarının duvar içi kablolama için kullandıkları ürünleri de tercih edebilirsiniz. Çok fazla bir uzunluğa ihtiyacınız olmayacaktır. Ancak yukarıda dediğim gibi çok kalın kablolar modülleri birbirine bağladıktan sonra, yerleştirirken sorun çıkaracaktır. 1,5 mm kesitinde bir kablonun uygun olacağını söyleyebilirim. Ancak öncesinde montajı yapacak elektrikçinizden bir fikir isteyebilirsiniz. Tabii montajın gümüş lehim ile yapılmasının daha iyi olacağını alt başlık olarak belirtmeliyim.
Grup priz ana kablosu: Aynı şekilde bunun için de çok fazla alternatif var. Uzunluğu sisteminiz ve duvar priziniz arasındaki mesafe kadar olmalıdır. Eğer mesafe kurtarıyorsa 1.5m 'lik hazır bir power kabloyu bozarak yapabilirsiniz. İnternette bütçenize uygun çok fazla alternatif bulabilirsiniz. Çok fazla cihazın elektrik yükünü kaldıracağı için çok ince bir kablo seçmemenizi öneririm.
Duvar prizine girecek olan erkek shuko: Alternatifler çok fazladır.Bakır, gold, gümüş, rodium, pladium seçenekleriniz var. Hepsinin sese katkısı farklı farklıdır. Ancak çok kaliteli bir shuko yapacağınız bu DIY çalışmanın maliyetini tek başına bile katlayabilir. Dolayısı ile amaç eğer ucuza belli bir standardın altına düşmeden bu işi yapmak ise piyasada bulunan kaliteli bakır malzemeden üretilmiş hifi shukolarını öneririm.
Tabii ben durur muyum; yukarıda belirttiğim ana prensiplere ek olarak bazı tweak geliştirmeleri de yaptım. :)
Size yukarıda alüminyum kasa üzerindeki titreşimin öneminden bahsetmiştim. Bu amaçla bir marangoza bu kasanın içine sığabileceği Irreco ağacından bir hazne yaptırdım. Bu hazne sıkı sıkı kasayı sarmalı ve sağ ve sol yüzlere baskı yapmalıydı. Birebir ölçüleri vermiş olmama rağmen malesef marangozlara dikkat etmeniz lazım.
1mm. bol gelen gelen ahşap hazneyi sıkıştırmak için extra çözümler üretmem gerekti. Tam olarak hayal ettiğime ulaşamasam da sonuç olarak istediğimi elde ettim.
Daha sonra bu ahşap haznenin altına da şimşir ağacından ayaklar monte ederek sistemimi bağladım.
Son olarak priz bloğunun yere stabil basması için üzerine ağırlıklar koyduğumu ve taş gibi yere oturttuğumu da eklemem gerekir.
Sonuç : Her elektrik geliştirmesinde elde edilen sonuç ile aynı aslında. Çok daha sessiz bir arka plan ve bununla birlikte gelen bir çok olumlu etki...
-Böylelikle artan mikro detaylar.
-Sahne yerleşimin belirginleşmesi.
-Sıkı ve tok altlar.
-Alınabilecek iyi (3000-4000 TL bandında) markalı bir grup prizin 4'te biri fiyatına maliyet.
Bu çalışmayı 2020 Ocak ayında toplamda yaklaşık 600 TL'e mal ettim. (Elimde kenarda hazır power kablo vardı. Fiyata bu parça dahil degildir.) Şimdi maliyet fiyatları artmış olabilir ancak markalı grup prizlerin fiyatlarının da döviz artışlarından doğrudan etkilendiğini düşünürseniz hala güzel bir alternatif olduğunu göreceksiniz.
Seneler içinde bir çok markalı tweak malzemesi kullandım. Hemen
hepsi de “çözünürlüğü yüksek” sistemlerde çok etkili aletlerdi. Bana zaman
zaman “şu tweak malzemesini kullandım, istediğim etkiyi alamadım.” diye dönen
arkadaşlarım olmuştur. Çok normaldir. Çünkü sistem parçalarına göre tweak
malzemelerinin etki gücü farklı olabiliyor. Özellikle lambalı sistemlerin tweak
olayına daha açık olduğunu söyleyebilirim. Elimizde giriş seviyesi “kaynak-transistörlü
amfi-hoparlörden” oluşan bir setup varsa ne yapacağız peki. Yüzlerce dolar
verip aldığımız tweak ürünlerinin etkisini yeterince hissedememek insanın
şevkini de kırıyor. Nasıl olacak, tweak’ten muaf mı olacak bu sistemler ?!
Asla… 😊
Bu durumda biraz inovasyon, biraz hifi titreşim yönetimi
felsefesi, biraz da görsel zevkinize göre kendi çözümlerinizi üretebilirsiniz.
Alacağınız performans emin olun markalı tweak ürünlerinden fersah fersah
aşağıda olmayacaktır. Mutlaka farklar olacaktır. Çünkü o cihazlar üretilirken kullanılan
malzemeler, tasarım detayları bizim yapacaklarımızdan biraz daha farklı bir seviyede
olabilir. Çok ince elenip sık dokunarak, bazı laboratuvar ölçümleri ile üretilen
tweak malzemeleri bulunmaktadır.
En basit örneği ile çelikten yapılmış koni şeklinde bir
cihaz altı ayağı düşünelim. Önemli olan bu malzemelerde uç kısmın toplu iğne
kadar sivri olması, üzerindeki yükü taşırken hiç körelmemesi ve zamanla kalınlaşmamasıdır.
Çeliğin kalitesi ve dayanımı buna bir yere kadar imkan vermektedir. Oysa
markalı ayaklar dayanımı artırıcı bir takım alaşımlarla güçlendirilmiştir ve o ucun çok çok uzun
süre toplu iğne başı gibi sipsivri kalmasını sağlarlar. Kullanılan alaşımın
titreşime cevabı da daha farklıdır. Aradaki fiyat farkını biz buna öderiz.
İnternette 2.el sitesinde dökümcüde çelik ayak yaptırıp
satan arkadaşlar bulunmaktadır. Ben de bunlardan 45-50 adet alıp DIY tasarım
sehpamda kullandım. Ancak markalı ayaklarla bunu yapmak küçük bir servete mal
olabilirdi. Dolayısı ile ne olduğunu bilerek, bu çözümleri üretmek hifi
hayatınıza olumlu bir etki yaratabilir.
Son 1 senedeki tweaklerimde genelde bu tarz denemelere yönlenmeye özen gösteriyorum. Amacım çok fazla para
harcamadan da bunun yapılabileceğini ve etkili olabileceğini göstermek. Tabii
bu demek değildir ki markalı tweak ürünleri almayın, kendiniz yapın. Onları da
alın ama böyle bir seçeneğiniz olduğunun da farkında olun istiyorum. Çünkü
ciddi işe yarıyorlar.
Sonraki yazılarımda yapmış olduğum birkaç DIY tweak tasarımı
detaylarına değineceğim. Size aşağıda birkaç örnek vermek istiyorum.
-Çoklayıcı
priz: Her parçasını tek tek kendim satın alarak yaptırdım. Tabii burada
seçeceğiniz parçalar önemli. Priz olarak ne seçilmeli, alüminyum kasa nereden alınır, iç
kablolama nasıl olmalı, duvardaki prize gidecek olan kablo ve shuko nasıl olmalı,
dışındaki ahşap hazneye ne gerek var, nerede yaptırabilirim ??? Hepsini başka bir yazıda anlatacağım.
-Sistem
sehpası: Tasarım tamamen bana ait, başka bir yerden görerek yapmadım. Aşağıda eski ve yeni halini görüyorsunuz.
-Kablo
kaldıracı : Yine tasarım tamamen bana ait.
-DAC
platformu: Tasarım bana ait ama esinlenme var.
-Streamer cihaz platformu: Streamer en basit hali ile digital veriyi alıp DAC’a
iletmiyor mu? 1 ve 0 yani. Peki neden PSU kısmı ile birlikte altına böyle bir
platformlar koymalıyız? :)
-Speaker
kablosuna yalıtım malzemesi: Bu havuz makarnasının burada ne işi var! Hadi
canım, bu da mı işe yarıyor ! :)
Sonuç olarak hobi hayatımızı renklendirmek ve aynı zamanda performansı da ciddi oranda artırmak
bizim elimizde. Yeter ki titreşim yönetimi felsefesine hakim olun, evinizde elinizin
altında bulunan en ufak malzemeye bu gözle bakın ve buna hevesli olun.
Aşağıdaki videoda yaptığım diğer tweakleri de izleyebilirsiniz.
6 yıl aradan sonra, yaklaşık 1 sene önce hobiye tekrar
merhaba demiştim. Bu süre zarfında yazmaya fırsat bulamadım dersem yalan
olur. Pandemi döneminde fırsat her zaman vardı. Ancak ben sizlere aktarabileceğim
yeni malzemeler olmadan yazmak istemedim. Çünkü öncesinde anlatacağım her şey
aslında bu blog’ta kitap kısmında yazdıklarımdan çok da farklı şeyler değildi. Tekrara
girmek istemiyordum. Biraz da kitap kısmını çok gölgelemek istemedim. Fakat geçen süre zarfında herkesin işine yarayacak şeyler birikmeye başladı. Onlardan bahsetmek faydalı olabilir düşüncesi ile tekrar yazmaya karar verdim.
Ancak onlara geçmeden önce bu yazımda son 1 senedeki
yolcuğum ve hobinin beni getirdiği son noktayı anlatmak istiyorum.
Takip edenler hatırlayacaktır; 2014 senesinde insanın içini sürekli
kemiren bir iştah eşliğinde, hep geçici tatminlerle yaşamaya başlamıştım. Eve
gelen giden cihazın haddi hesabı toktu. Sistemde 52 değişik tipte tweak
malzemesi kullanıyordum. Bir ekipman değiştiğinde tüm tweak denklemi de
değişmek durumunda kalıyordu. Yaptığım ve geliştirdiğim her şeye kulağım çok
kısa sürede alışıyor ve hep daha yukarıyı arzuluyordu. O kadar emek, zaman, masraf
sonrası hep bir arayışta olmak beni çok yormuştu. Radikal bir karar ile hobiyi
tamamen bırakmaya karar verdim. Elimde ne varsa iğneden ipliğe kadar hepsini
sattım ve parasına da hatırı sayılabilir bir model araba aldım. Çünkü
biliyordum ki, bu hastalık seviyesinde bir tutkuydu ve elimde kalacak herhangi
bir ekipman beni tekrar bu tutkunun içine kolaylıkla çekebilirdi.
Bu hobi ile uğraşan arkadaşlarıma tavsiyem, bu noktaya
gelmemek için hep kontrollü olmaları. Bu hobide kabul edilmesi gereken ilk şey;
“Her zaman iyinin daha iyisi vardır. Elindeki İYİ senin
hiend’indir ve onunla yetinmeyi, mutlu olmayı bilmek gerekir”
Eğer bunu başarabiliyorsanız, çok kıymetli bir hobiniz var
demektir. Keyifle yaşayın…
Ben bunu başaramadığım için hobiyi bir daha dönmemek üzere
bıraktım. Ya da bıraktığımı sanmışım…
Yaklaşık 6 sene boyunca Denon 3805 AVR, Tannoy MX1 raf tipi
minik bir hoparlör, Kef center ve surround takımı, JBL subwofer ile yaşadım.
Kaynak cihazım yoktu diyebilirim. Logitech’in bluetooh adaptörü ile cep
telefonundan amfiye müzik gönderebiliyordum sadece. Sistemin karşısına 1 kere
bile oturup müzik dinleme pozisyonuna girmedim. Yan koltukta otururken ya da
yatarken, fonda çalan 5 kanallı, en standart ses kalitesinde bir müzik hayal edin. Böyle geçti günlerim. Bu süre
zarfında ne forumlara, ne ilanlara ne de bu blog’a dönüp baktım.
Taa ki bir gün bir Anthem AVR ilanına rastlayana kadar… (Ona da başka bir dostum sevgili İlker Kınacı için bakmıştım. Elindeki Anthem AVR i upgrade etmek istiyordu. Onun için araştırırken, o vazgeçince alet bana nasip oldu. Herşey tekrar birden böyle başlayıverdi. 🤗 ) Aslında amacım geçmişte de ses kalitesine
aşina olduğum için Denon3805 AVR’mi onunla değiştirip öylece kalmaktı.
Öyle olmadı tabii…
Anthem AVR hayatıma girdikten sonra onun ayarlarını yaparken
başladı kıpırtılar. Seste ciddi bir gelişmeyi ŞAK! diye hissedince, “acaba
giriş seviyesi bir pikap alsam ve canım çektikçe dinlesem nasıl olur. “ dedim.
Zaten pikap dünyasına hobi ile uğraşırken girmek istemiştim ama bir türlü sıra
gelmemişti. Bu da içimde kalmasın diyerek sıfır Elipson Omega 100 RIAA
pikap alıverdim.(Artık burada kalırım, kıpırdamam diye düşünerek senelerdir ilk defa sıfır bir ürün almıştım.) 1 ay sürekli plak aldım, dinlemek keyif veriyordu başlarda. Dinlediğim
hoparlör Tannoy MX1’di. Bu hoparlör zamanında 50 TL’e peynir ekmek gibi satılan,
forumlarda surround olarak herkese önerilen minik bir raf tipi hoparlördü. Ama
buna rağmen keyifliydi diyebilirim.
Sonra bir gün o kritik hareketi yapıp, İzmir’deki can kardeşim Engin Badem’i aradım.
Seneler önce kısa bir süre kendim de severek kullandığım ve sonra ona
gönderdiğim Focal 907 (25.yıl özel seri) hoparlörleri istedim. Özel bir hoparlördü, son hareketim bu olur, senelerce onu dinlerim diye düşünüyordum. Ne bileyim kendimden o kadar geçirteceğini... 😊
Engin kardeşimin kullanmadığını
ve depoya kaldırdığını biliyordum. Kendi elleri ile getirdi evime kardeşim. ❤ Sisteme
onu eklediğimde çözünürlüğün ve sahnenin ciddi oranda geliştiğini yine ŞAK! diye
görüvermiştim. Hoparlör kendini salondan tamamen kaybediyordu. Oluşan sahne
içimi kıpırdatmıştı.
Kısaca çok kısa sürede basit de olsa bir setup kuruvermiş ve o girdaba tekrar dalıvermiştim.
-Focal 907 Be hoparlör
-Anthem AVR (müzik performansı iyidir)
-Elipson Omega 100 RIAA pikap
Ancak işin garip tarafı artık plak dinlemek o kadar zevk
vermemeye başlamıştı. Çünkü Elipson pikap en zayıf halka durumuna gelmişti. Gerçi
koluydu, iğnesiydi değişerek devam edebilirdim ama zaten plak dinleme ritüeli
(sürekli kalk otur ve plakları temizle vs.) bana göre değildi. Bunu anlamıştım.
Yaklaşık 1,5-2 ay pikapla olan tecrübemin bana öğrettiği şudur:
“Sisteminizin seviyesinin daha altında bir pikap sizi tatmin
etmeyebilir. Pikap ritüelini seviyorsanız ve ilginiz varsa üst modelleri
hedeflemenizi öneririm.”
Pikabı olaylı ve içimi acıtan bir şekilde elimden çıkardım.
Bunu bu blog’ta daha önce anlatmıştım.
Devamında artık kaynak cihaz olarak ne kullanacağımı
düşünürken, sevgili dostum Aytekin Erçin bana Raspberry Pi3 network player hediye ediverdi.Bu alet bilgisayar tabanlı kartların modüler olarak bir kutuda birlestirilmesi ile oluşmuş basit ama hifi ses kalitesi parasının çok üstünde bir network playerdır. Aytekin bey ayrıca yanına 1 adet powerbank, 1 adet güç kablosu, 1
sinyal kablosu da alarak gelmişti. “Al bunlar da bende kenarda duruyor, bir şeyler
alana kadar idare eder.” diyerek bırakıp gitti. ❤
Artık müziğimi yine sistemin karşısına oturarak, pozisyon
alıp dinlemeye başlamıştım. Eskisi gibi düzenli müzik dinleme seanslarım
oluyordu. Arada duvarıma akustik paneller takmıştım. Elimde hiç tweak
malzemesi ve kablo olmadığı için sistem ne verirse kabul edip dinliyordum. Seneler
önce iğneden ipliğe kadar elimde ne varsa satmış olmanın pişmanlığını biraz
biraz duymaya başlamıştım. Ama bu hobide kulak daha önce duyduğu iyiyi ASLA unutmuyor.
Yani sizin çıtanız hep o seviyede kalıyor.
Benim kulaklar da unutmamış… 😏
Ne yaparsam ve neyi kullanırsam sesi o çıtaya getirebileceğimi
çok iyi biliyordum ama bir karar vermek lazımdı. Ya yetinecektim ya da daha
ileri adımlar atacaktım. Geçmişi düşünerek kontrolü olmam gerektiğini, elimdeki
ile yetinmem gerektiğini kendime aşılamaya çalışıyordum. Ben bunların hesabını
yaparken devamında aşağıda anlatacağım gelişmeler oldu.
Şimdi anlatacağım kısım ise bir tutkunun insanı nasıl hesapsızca
ve kontrolsüzce içine çektiğine açık bir örnektir. Ve farkında olmasak da bu
tutkuya nasıl esir yaşadığımızın…
Bir gece kadim dostum Serkan Emsal ile yazışırken bana bir Focal
Micro Utopia ilanını gösterdi. İkimiz de iç geçirdik. Aynı kişinin elinde
Mastersound Compact 845 amfi olduğunu da görünce sohbetimiz bu ikisinin mükemmel
uyum sağlayacağı üzerine gelişti. Sonra nasıl oldu bilmiyorum, Serkan “elindeki
Focal 907’i takas önersene bakalım ne diyecek.” dedi. Ben de yaptım. Bir de
baktım çok güzel bir fark ile ben birden anlaşıvermişim ! 😊
Ancak şöyle bir şey vardı, alet Avrupa yakasında Beylikdüzü’ndeydi, ben Anadolu
yakasında Bostancı’daydım. Gidiş geliş kabaca 80 km. Arabamı sattığım için gidiş
geliş beni düşündürürken, sevgili Serkan “ulaşım benden” deyiverdi… 2 gün
sonrası Pazar günü için planlar yapıldı.
Pazar günü sabah yola çıktığımızda amacımız hoparlör değişimi
idi. Serkan Avrupa yakasındaki evinden kalkıp beni almaya geldi. Benim Focal
907’leri yükledik arabaya, Beylikdüzü’ne geldik. Geldiğimiz ev bu aletlerin
satışını yapan bir arkadaşın eviydi. Bir çok hoparlör ve amfi bulunuyordu
salonda. Biz Micro Utopia’ları denemek için amfi olarak Mastersound Compact 845’e
bağlamasını istedik.
İstemez olaydık…😐
Daha sesi vermesinin 5. sn’sinde Serkan ve ben gözlerimiz
faltaşı açılmış olarak göz göze geldik. Şimşekler çakıyordu ikimizin gözlerinde
de. Serkan arkadaştan bir su istedi. O mutfağa gittiğinde de “Oğlum bu amfiyi
de almalıyız!!! Ne yapıp edip
almalıyız!!! Anthem’i takasa öner hemen ! Bu ses, bu uyum kaçmaz! ” diye sıralamaya
başladı. “Ya arkadaş nasıl, mümkün değil !” dedim ama dinletemedim. “Sen sus”
deyip benim yerime hemen oracıkta takas pazarlığı yapıverdi veee anlaşıverdik!
Aman Allah’ım!
Yani hoparlör takası için geldiğimiz yerden hesapsız kitapsız bir de amfi alıvermiştik ani bir kararla! Peki
nasıl olacaktı taşıma planı ?
-Önce aldığımız Micro Utopia hoparlörü eve götürecektik. (40
km gelmiştik – 40 km dönüş yapacaktık.)
-Evden Anthem AVR’i alıp Beylikdüzü’ne getirecektik. (40
km.)
-Beylikdüzü’nden Mastersound amfiyi alıp eve getirecektik. (40
km.)
Toplamda bu operasyon bize 160 km. ve tüm pazar gününe mal
olacaktı. Ama işte dedim ya bu tutkuya sahip insanlar için bunlar aslında çok keyifli
anlar. Arabada amfiyi almış dönerkenki halimizi ve keyfimizi bir görmeliydiniz.
😊 (Sevgili dostum Serkan'ın Avrupa yakasındakı evine o gün gidiş-dönüş için extra 60 km daha yol yaptığını da düsünürseniz, bu hobideki dostlukların ne boyutta olduğunu anlayabilirsiniz. Minnettarım. ❤ )
Çok uyumlu ve keyifli bir setuptı. Tabii Beylikdüzünde
duyduğumuz gibi gözlerimizi fal taşı gibi açtırarak çalmıyordu. Çünkü oradaki kaynak
ve kablolar benimkiler ile kıyas bile kabul etmezdi. Bu setup’ı 500 TL segmentinde
Raspberry pi3 ile sürmek zaten pranganın en büyüğü idi. Kaldı ki kablolarım
zaten genel olarak no name idi. Yavaş yavaş kaynak ve kablo araştırmalarım
başladı.
Ancak bir karar vermeliydim. Kaynak olarak hangi yoldan
ilerlemeliydim. Pikap kulvarı bana göre değildi, bunu deneyerek anlamıştım. CD player kulvarına aşinaydım
ama tüm arşivimi seneler önce dağıtmıştım ve tekrar toplamak çok zor geliyordu ve artık CD'lerin dönemi kapanıyordu. Yatırım yapmak ne derece mantıklı olacaktı. Gelecek digital müzikteydi. Peki digital
müzik kulvarında ses kalitesi ne durumdaydı acaba ?! Son 6 senede hangi noktaya gelmişti.
Son birkaç ay içinde sevgili dostum Aytekin Erçin’in evinde
Chord Qutest DAC ve Auralic Aries Femto streamer ile digital müzik performansına şahit olmuştum bir çok
kere. Oradaki dinletilerimde gördüm ki digital müzik bıraktığım noktadan çok
çok ilerilere gitmişti. Ve Tidal, Qobuz, Roon gibi müzik stream platformları sayesinde MQA formatı ve
HiRes çözünürlüğünde parçalara ulaşmak artık çok kolaydı. Milyonlarca parça
parmaklarınızın altındaydı. Müzik performansı olarak flac parçalardan da çok bir
farkı kalmamıştı. Ayrıca elimde hatırı sayılır bir Flac müzik arşivi de vardı.
Yeni kulvarımı çiziverdim: Kaynak cihazlarım digital müzik üzerine
olacaktı.
Yukarıda da belirttim ya; bu hobide iyinin iyisi her zaman
vardır. Ya ben bir araştırma maratonuna başlayacaktım. Ancak bunu yapsam bile
teorik kalacaktı, pandemi patladığı için
gidip dinlemek pek mümkün olmayacaktı. Ya da dinleyip uyumunu gördüğüm bildiğim bir
setup ile devam edecektim. Bir yerden başlamalıydım. Kararımı verdim. Aytekin beydeki Chord
Qutest DAC ve Auralic Aries Femto için aylarca sahibinden.com’da pusuya yattım.
Ben tüm cihazlarımı 2.el almayı tercih ediyorum. Çünkü biliyorum ki onları bir
gün mutlaka satacağım. Sadece pikap olayımda sıfır cihaz almış ve satarken alıcı
firmanın katakullisi ile kabul ettiğim zararin üstüne extra bir zarar daha etmiştim. (Olayın şekli ve karşı tarafın kötü niyeti canımı çok acıttığı için her yerde fırsat gelince anlatıyorum ve anlatmaya da devam
edeceğim.👎)
Günün birinde sahibinden.com’da Chord Qutest DAC ilanı
gördüm. İlan aynı gün sabah verilmişti. Hemen talip oldum, anlaştık ve ertesi
gün almaya gittim. Eve getirip Rapberry Pi3’ün DAC kartını bypass edip
bağladığımda ortaya çıkan müzikalite farkı mutlu etti. Ama öyle gözleri fal
taşı gibi açtırma durumu vardı dersem yalan olur. Buna Rapberry Pi3’ün streamer katının zayıf halka olarak kalmasını sebep olarak kabullenmiştim. Artık streamer’ı
değiştirmek farz gibi bir şeydi. Ama 2.elde Auralic Aries Femto ilanı
çıkmıyordu ki…
Ben Chord Qutest DAC ile denemeler yaptığım dönemde, bir sabah uyanıp sistemi açtığımda gain’in %70
civarında azaldığını ve sesi açtığımda da bozulmalar olduğunu gördüm. Yaptığım
kontroller sorunun DAC’ta olduğunu gösteriyordu. Hemen ürünün Türkiye
distrübütörü Can Hifi ile iletişime geçtim. Amacım sadece tamirat konusunda ücreti
ile yardım almaktı. Ancak onlar bu hobinin güzel tarafını en güzel örneği ile
gösterdiler. ❤ İngiltere Chord firması ile yazışarak, Dac’ın tüm iç aksamını
ücretsiz olarak değiştirdiler. (Bunun detaylarını bu blogta ayrı bir yazımda
anlatmıştım.) Kısaca bir kaç ay sonra kasa dışında her şey yenilenmiş olarak
DAC’ım eve geldi.
İngiltere’den DAC kartını beklediğim birkaç aylık dönemde,
bir gün Auralic Aries Femto ilanı görüverdim internette. Hemen iletişime geçtim
ve ertesi gün kurye göndererek almış eve getirtmiştim bile. Aleti
bağlayabilecek bir DAC’ım olmadığı için birkaç ay o bana baktı ben ona… DAC'ı yerleştireceğim platformu bile hazır etmiş, asker yolu gözler gibi bekliyordum. 😇
DAC’ı beklediğim o süre zarfında boş durmadım tabii. Kablo ve yan
ekipman konularına girdim.
-Speaker kablosu: Önce VDH revolution denedim. Sonra QED
Silver Spiral hoparlör kablosu aldım. En sonunda da Ansuz Speakz hoparlör
kablosunda karar kıldım
-USB kablosu: Mundorf silver gold tellerden USB kablosu
yaptırdım.
-Power kabloları: Önce kitsune kalın damarlı bakır power
kabloları geldi eve. Bir süre sonra elimdeki fazla speaker kablosundan, VDH revolution bakır/gümüş tellerden
yaptırdığım power kablolarını kullandım. En son Lapp Ölflex ‘in 2 farklı
modelde ince saçaklı bakır kablosunu kullanıyorum.
-Ethernet kablosu: Önce Audioquest in bir giriş modelini kullandım. Sonradan Supra Cat8 kablosunda karar kıldım.
-Fiber dönüştürücü: TP-link’in 2 adet fiber dönüştürücüsünü
alıp, internet sinyalini bakır kablodan önce optiğe sonra tekrar bakır kabloya taşıdım. Amaç bakır kablo ile şebekeden gelen RF ve EMI gürültüsünü filtrelemekti.
-Gigabit switcher: Fiber dönüştürücüden çıkan internet
sinyalini TP-link’in bir modeli ile streamer’a taşıdım.
-Network ekipmanları için LPS (Linear Power Supply): Mersin’de
Umut kardeşime el emeği, 4 çıkışlı bir LPS yaptırdım. ❤ Modem, Tp-link switcher,
2 adet tp-link fiber dönüştürücüyü bu LPS’e bağladım. Amaç bu 4 cihaza elektrik şebekesinden gelen elektriği bu kutuda kontrol altına alıp, en stabil halde cihazlara vererek performanslarını artırmaktı. Arka plan sessizliğine büyük katkısı oldu.
-Digital Müzik Stream kaynak platformu: Önce Tidal üyeliği yaptım, sonra Qobuz'u duyunca Tidal'in esamesi bile okunmaz duruma geldi. Anında Tidal aboneliğini bitirdim. (MQA tam bir fiyasko. Buna ayrı bir yazımda değineceğim.) Qobuz ve HDD flac ile devam ediyorum.
Ve en sonunda DAC’ım da sisteme katıldığında yukarıda
yazdığım kablo ve yan ekipmanlarla birlikte sistemim artık şu ana parçalardan oluşuyordu:
-Hoparlör : Focal Micro Utopia Be
-Amfi: Mastersound Compact 845 lambalı
-DAC : Chord Qutest
-Streamer : Auralic Aries Femto
Bu sistemin artık güzel bir sehpaya ihtiyacı vardı. Bunu
hazır almak istemedim. Biraz hifi bilgim, biraz inovatif düşünce ile kendimce
bir tasarım yaptım ve bunu uyguladım. (Buna ayrıca bir yazımda değineceğim)
Sonunda aşağıda videosunu göreceğiniz bu sistem ortaya
çıktı.
Bu dönem içerisinde DIY malzemelerle yaptığım bazı etkili tweak
denemelerim oldu.
-Yukarıda bahsettiğim gibi DIY tasarım bir sehpa yaptım.
-DIY çoklayıcı priz yaptırdım.
-DIY kablo kaldıracı yaptım.
-Cihazların koyulacağı bazı platformlar tasarladım.
-Vs vs…
Bunların detaylarını sizlerle başka yazılarımda ayrıca paylaşmak
istiyorum. Ancak görmek isterseniz Youtube ve Instagramda “Tweakhane”
hesaplarımı ziyaret edebilirsiniz.
Müzikle kalın. Sevgiler… 😊
Edit : Bu arada şöyle bir soru gelebilir. " Bu blogta o kadar elektrik çok önemli dedin durdun, yukarıda bu konuda tek kelime yazmamışsın." Haklısınız ama bende elektrik aksiyonları zaten hazır yapılmış durumdaydı senelerdir. Yani elektrik hattı ayrılmış, odyofil priz ve kapı sigortası takılmış durumda, mevcut TV ve diger ekipmanları kullaniyordum yıllardır zaten. Kısaca elektrik hala çok çok önemli. Karşılaşmaya 1-0 önde baslatır. 😉